27 Eylül 2010 Pazartesi

++++;


Nekadar zor insanın kendi değerlerini hiçe sayması, doğasına aykırı davranması; beceremiyorum. daha çok huzur ararken içimdeki çatışmayı büyütmekten başka bir halta yaramadı. önceden bilirken sıkıntımın nedenini şimdi gizli gizli çoğalıp bir anda daraltıyo yüreğimi, şuanki gibi. böyle daha mutlu olmam gerekliydi hesaplamıştım, kusursuz olmalıydı. çok düşündüm nerede yanlış diye, galiba en büyük hatam hayatın hesaplanamaz olduğunu atlamış olmamdı. artılar ve eksiler kafamı karıştırırken ne yapmam gerektiği konusundaki belirsizliğim... yüreğimin toyluğu, her nekadar hayat hakkında çok şey bildiğimi iddaa edip haksız çıksamda tecrübe diye geçmek mi gerekli_? yoksa bu yalana hiç değinmemeli mi_? her anım benzersiz ilk ve tek olacakken bunun adı nasıl tecrübedirki, neyde ve nerede kullanmak üzere...
Düşünmeden yaşamak bana göre değil! etrafımdaki insanlara hayaranım bunu başardıkları için... hayatta başrol oynama hevesim, yeteneksizim ama yinede belki bir gün kendimi oynama şansını yakalarım...
Her şey saçmaysa kafamda belki de yanlış zaman ve mekandayım.

16 Ağustos 2010 Pazartesi

lvnt : son...


Yazamıyorum artık, çünkü başardım içimdeki seni yok etmeyi. Tek sorun geçmişten silerken seni kendimide yitirdim. Belki beni ben yapan her şeyi kaybettim.
Düşüncelerim hoyrat oldu, saygı kelimesini unuttum, kendime bile yok saymışken.
Artık eski hüzünlü şarkıları dinlemiyorum, nasıl dinleyebilirim ki her biri bana seni hatırlatırken_?

Bazen düşünüyorum geldiğim yoldan geri dönmeyi, geri dönüp döküntülerimi toplayıp kendimi iyileştirmeyi ama seninle karşılaşmaktan korkuyorum... Göremediğimden korkarım, göremediğim bana olan hislerin!

Zulmüm, Âbadım... derken leventi kaybettim, artık bir ben varım...

14 Ağustos 2010 Cumartesi

Geçmişim geleceğimi 'yağmalarken'...


Bugün çok canımı acıtan bir şey farkettim. yeni bir başlangıç, yeni bir ortama giriyorum ve okadar heyecanlıyım ki hayaller kuruyorum... yeni insanlar, yeni arkadaşlıklar. aslında çok güzel bir duygu gibi geliyo sakin sakin okuyunca, yazarken bende sakin yazdım ama cümlelerimi kurarken anlamlarını idrak edişim ve içimde kopardığı fırtına, bir şeylerden yoksunluk hissi, nefesimin kesilişi, bana bile farkettirmeden gözlerimde biriken yaşlar, okadar derindenki...
Düşündüm biran çok derin, düşündüm en uç noktasına kadar. geçmiş çok yormuş olmalıki beni, geleceğim bu denli heyecan verici, her nekadar belli olmasada sanki daha iyi olacakmış gibi... yeni yüzler, yeni kişilikler tanımak istedim. geçmişin yüzü eskimiş olmalıki yüreğimde, dokunulmamış yeninin heyecanı var içimde.
Geçmiş bu denli nefret ettirecek ne yapmıştıki bana, düşündüm ve yine aynı hisler, nefesim daralıyo, boğazımda bir düğüm yutkunamıyorum, ellerim titremeye başlıyo sinirden ve işte gözlerimde biriken yaşlar dökülmeye başlıyo.
Hakim olamıyorum duygularıma sinir hücrelerim okadar diriki görevini büyük bir başarıyla yerine getiriyo, hislerimi doruklarda yaşatıyo... ve nekadar canımı yaksada, büyük nefret besili olsada içimde, geçmişi bırakamıyorum; çünkü okadar çok şey verdimki kendimden, okadar parça bıraktımki geride bırakıp gidersem sanki kendimide bırakıp gidecekmişim gibi, sanki ben değil bambaşka biriymiş gibi...

Evet yeni bir başlangıç... kendimide bırakıp gidemem. eğer orada bırakıp gidersem geçmişim geleceğimi yağmalamaya devam edecek. en ufak kırıntı bırakmadan çekip almalıyım kendimi oradan!

Peki ya hiç iz bırakmadan çekip gidebilmek mümkün mü_?

Zul'm-ü Âbad:Ne anlatıyo yine bu_? =/


Çoğumuzun isteğidir yeni bir başlangıç yapmak. belkide böylesi iyidir hatta bazen gerekli. ama çoğumuzun sorunu her yeni başlangıçta yeni bir başlangıç yapmaya çalışmak, sanırım bu her seferinde başarısız olduğumuzu gösteriyo... aslında yaptığımız başlangıç içinde başlangıç değil, bocaladığımız hayatımızda çaresiz çırpınışlar.
Kendimizi hep tek sanarız her şey sanki bizim başımıza geliyomuş gibi bende öyle zannederdim ama aslında benim gibi birçok kişi varmış hayatı ters giden ve eminim ki hepside aynı şeyi düşünüyodur; "her şey neden sadece benim başıma geliyo." ben tek olmadığımı anladım nedense mutluda oldum.

Bir kitap okudum(evet sadece bir tane okudum:D), kitap sanki beni anlatıyodu, içimde ifade edemediğim duygularımı buldum. hiç kuramadığım cümlelerimi okudum. kitabı bitirdim baktım 2000 yılında yazılmış(eee) 2010 yılındayız, daha ben çocukken(evet büyüdüm) içimde öylesine duygular oluşmadan önce.... bu ilk olarak şunu gösteriyo aslında durumumun normal olduğunu yani kendimi kötü hissetmemin tek nedeni o hisle ilk defa karşılaşmış ve nasıl davranmam gerektiğini bilmiyo olamam. sadece bunu içimde çok büyütmüşüm. bakıyorumda şimdi sadece gülüyorum.. .)
İkinci olarak aslında yazarında aynı hislerle boğuştuğunu kanıtlar yani bir ikinci kişi, sonra kitabı birçok insanın okuyup beğenmesi. internetten kitap hakkında yapılan yorumlara baktım ve beğenen bir sürü insan, beğendiğine göre kitap onlarada hitap etmişti. yani içimde büyüttüğüm, büyüttüğümüz sadece normal bir hismiş. onu bukadar yüceltip canımı yakmasına izin verdiğime inanamıyorum. şimdi çok gülünç geliyo yaptıklarım ve hissettiklerim.

Kısa ve öz olarak varmak istediğim nokta pek emin olmasamda galiba:
- Hayatın acıları sizin "umursadığınız kadar" canınızı yakabilir...
beni uzun zamandır gıdıklıyo gülmekten gözlerim yaşardı.

10 Ağustos 2010 Salı

Zul'm-ü Âbad : Ne anlatıyo bu_?


insanoğlu yanlışlarıda var doğrularıda ama yanlışı yada doğru kim belirledi? İlahi bir doğruluk yada yanlışlıktan bahsetmiyorum. Sadece anlamını bulmaya çalıştıkça dahada anlamsızlaşan hayatın içinde anlam bulmaya çalıştığım ufak bir mevzu bahsettiğim... İşte bazende böyle çelişkiler olabiliyor. Git gide anlamsızlaştığını bile bile neden kurcalıyorum hala? Soruyorum kendime ama bazı soruların cevabı yok yada lugatımda cevabını oluşturacak kelimelerim yok. Eğer öyleyse demek oluyor ki daha çok bilmem gereken var. Belkide bu ihtimal üzerine gidiyorum, ben bile bilmezken kim bilebilir?
Ne oldu insanlara, ne oldu bize? Neden değiştiler, neden değiştik? Tamam karşılıksızdı her şey ama bu duruma geleceğini bilseydi belkide yapmazdı hiç bir şey...
Aklıma takıldı sordum;
1-gerçekten karşılıksızmıydı herşey?
2-evet.

1-peki neden kalbin kırıldı ozaman?
2-onca şey yaptım bak düştüğüm durum bu!

1-hani karşılıksızdı neden kırıldın ki?
2-kırıldığım bu değil. Evet karşılık beklemedim beklemiyorum ama beynikurcalayan şey; evet hep ben yaptım bir şey beklemeden ama nedense değer derecem düştü ben iyi niyet savurdukça. hata bendeydi belki, aslında çok çabuk bulunan zamanla değerini yitirir. çok kolay ulaştılar kalbime, çok savurgan oldu sevgim belkide, tersini yapanlara paha biçilemiyor uzun zamandır. İşte insanın kalbini, beynini yıpratan bu ama adaletliler bir yönden bakıncada, hiç yoktan eşit davranmadılar, bir fark olmalıydı elbet. Ama baskül bana gelince bozuk gösterdi heralde, matamatiksel bi yanılgıydı onlardaki ve işte buna kırgınım benim değerlerim duygusaldı kalpten gelen içten okşayan, onlar fazla bilimsel yaklaştılar olaylara ondada başarısızlar ya neyse...

1-genede hata sende değil mi? kural açık ve basit değil mi? okadar değişme kararı aldın, başaramadın hala aynısın. iradenin zayıflığı değil mi bütün bunlar? onlara kızmaya ne hakkın var?
2-evet her şeyi ben yaptım hatalarımı yüzüme hiç korkmadan çarptılar hiç korkmadan yol verdiler vicdanları çok rahat. evet her şeyi ben yaptım onları düşünerek hatalarını uygun dille anlatarak düzeltmeye çalışarak hissettirmeden. bende buldukları hataları kendileri hiç sıkılmadan yaparken; susarak...

1-en büyük haksız sensin bencede zamanında yapmadın bir şeyler artık sorgulamak sadece seni yıpratır herkes kendine bir çıkış yolu bulurken yolda tek başına kalırsın, bunun farkındamısın?
2-evet , aslında çokta sorun değil hatta umrumda bile değil, zaten yanlızım değişen bir şey olmaz. evet tek suçlusu benim. ama gerektiği gibi yaşamaya, yapmaya hazırım. her ne kadar en sonunda hep bir şeylerin benim hatam olduğunu iddaa edeceklerini bilsemde. hazırım ve bu seferki çok farklı...

Anlamsız gelen cümleleri anlamanın tek yolu olayın içindeki kişilerden olmak sadece. Çünkü çoğunuza anlamsız cümlelerim.

Öğrendim, hayat çok iyi bir öğretmen bana göre. Belki çok yüklendi, belki çok acıttı yüreğimi ama o aşındırdıkça dahada sertleşti kalbim. Çok hataya düşürdü beni bilerek, çok küfrettim ama hatanın tek olması gerektiğini öğretti bana, düştüğün hataya ikinci defa düşecek kadar saf olmadığımı.
Sadece kendimi düşünmeyi öğretti, sadece 3-5 istisna yaratabileceğimi.
Kendi doğrularımı çizmeyi esnek tutmamayı öğretti, ne kadar esnek olursa o kadar zayıfladığımı.
Her şeye anlayışlı olmamayı öğretti, sonucunda neler olduğunu.
Üzülmemeyi öğretti, zaten değmediğini.
O kadar şey öğretti hayat, o kadar şey öğretmesine rağmen, ona bağlanmamayı öğretti.
o kadar zorlukla, acıyla öğrenilen bilginin değerini öğretti. Ve biliyorum...


İnşaallah okumasını isteğim insanlarda tenezzül edip okurlar. İnşaallah aralarından biri zeki çıkarda çözebilir ruhumun karmaşasını...(hiç sanmıyorum ama...)
Herkes üstüne alınsın, herkese kelimelerim, cümlelerim ve içindeki anlamı..!

6 Ağustos 2010 Cuma

Zehr-i Aşk...


Hislerim kayıpta, aşk içimde palavra,
gözlerimde doldu ağlarım bu aşkına,
hislerimde gizlerim,
hep dönmeni beklerim,
başkasında ellerin,
gördükçe hüzünlenirim.
aşk savaşından gazi kalbim,
ağır yaralı nefretim,
şizofrenik beynim,
paranoyalarımla didişirim.
rüyalarımda seninleyim,
bilinç altım işkence bu son direnişim.
bu piskopat hallerim,hayatın dibinde bir yerdeyim.
yazar çizer seni liriklerime hapsettim,
her şarkımda senden bi parça ekledim,
kalbimde seni eksilttim,
bak başaramadım ben her cümlenin sonunu seninle bitirdim.
her seni gördüğünde beynim kalbe emreder adranalin...


kara gözlerindi beni alıp uzaklara götüren,
bir gülüşündü acıyı yüreğimde hissettiren.
bir sana ağlardı kelimelerim sadece,
seni düşündükçe yazamıyorum nedense.
galiba her an değişiyo sana olan hislerim
aklım bulanıyo derin düşlere girerim,
sonra usulca yanaklarımı ıslatır göz yaşlarım,
kalbimde hissederim bana ne kadar uzaksın.
hıçkırıklar içinde kan çanağı gözlerim,
bir seni düşünür bir sigaramdan içerim.


gözlerinin içine bakamam elim ayağım dolaşır,
ayna karşısı provalarım karşında karışır.
karanlık bir sokak loş ışıkla aydınlanır,
yalanlar dolanlar hep kafamı karıştırır.
cümlelerim düşer, evet zehr-i aşkı bedenim hisseder,
ruhum karanlık içinde yer edinmiş boynu bükük çaresiz gözlerini gözler,
bir zaman sonra umudu biter, hayata küser, bedenimi terk eder.


bakıyorumda yüzün asık,
beni gördüğün içinmi yazık,
deliyim birazda seni sevdiğim için azda kaçık(kimine göre)
yaptığım mantıksız gelir artık,
sebepsiz triplerimde bana göre saçmalık,
aşkta mantık aramaktır asıl saçmalık.


şimdi git başkasını sev deme bana,
istemiyorum artık başkasını hayatımda.
denedim çünkü gülüm olmuyo,
acı çekmekten başka bir halta yaramıyo.
ya sen ol sonsuzadek,
yada yanlızlığımla kara toprağı bekleyerek,
geçsin ömrüm razıyım,
ama sen olmazsan yaşayan bir ölüden farksızım.
aşkım imkansıza düştükçe açılır ilham yollarım,
aklım bulanır sislere boğulmuş karanlıklara düştü sana çıkan yollarım.
bir zaman sonra gözlerim kurak, kendimi kaybederim.
kâbuslarında ellerin bana uzak, küfrederim.


izlediğim bu yol kirli, sahte yalan ve kavisli,
sanki seçme şansı benimdi, kalbinde öff hissi..!

3 Ağustos 2010 Salı

kolpa...

kolpa alemin kolpacı artistleri,
hakkettiniz attığım bu diss'leri.
nefret dolu bu içimdeki hisleri,
yaratmak için uğraşınız boşa gitmedi.
sinir hücrelerimi delirtmeye yeterli,
söyleminiz hep yaptığınızın tersi.
verin elime bir makas hadii...
ilişkilerimizi kökten kesmeli.
sinirlendirip durmayın lan beni,
hiç biriniz 3 kuruşluk adam değil ki.

her zaman üste çıkma eğiliminiz,
yağ gibide cıvıksınız bunu belli ettiniz.
bir kerede haksızlığını kabullensin biriniz.
üstüne üstlük netten bulup söyledikleriniz,
kendinize bile ait değil lan sözleriniz.
hisleriniz bile başkalarına aitken, bana kardeşliği öğretmeyiniz.
zaten tüm tanımlarınızı alt üst eden benim,
bu yüzdendir ki hiç sevilmedim.

umrumdamısınız ki lan sanki,
3-5 kardeşim var o bana yeterli.
bana laf atmadan önce bir düşün lan gerizekalı embesil kafilesi.
kendini durmadan haklı görmen yokmu, s**erim dicem ama elizabeth bile daha ilgi çekici.
delikanlılık öğretme oğlum bana, o sana çok uzak bir terimdi.

bir kere olsun doğrularla yüzleşin,
hayatınız yalan gerçeklere kulak verin.
teşhisi koydum sizdeki sadece "mitomani",
verebileceğim tek tavsiye bakırköy rehabilitasyon merkezi...

27 Temmuz 2010 Salı

senli ben...


Cümlelerim yetersiz kalır, anlatmaya derdimi. yazdıklarım amaçsız kalır. ne desemde anlamıyosunya zaten kalbim sebepsiz sıkılır.(boş yere)
Ağlasamda her gece, gözlerim kızarmış bir halde. yalanlar gözümün önünde bir perde. çekip kurtar beni battığım bu bataklık misali yerden. gırtlağıma kadar doluyum, sana giden çıkmaz yolun yolcusuyum...
dünya ayna misali yansıtır durur hep aynı mevzu, hep aynı kavga. hepsinde sen varsın konu başlığı farklı ama ana temamsın..!
bitmek tükenmek bilmeyen kelimelerim hep ardı sıra, yaşantım bir garip sardı sapa.
sözde unuttum seni yoksun aklımda, yoksun hiç bir şeyde, yoksun hayatımda...
Sözlerim özde değil, sana olan sözlerim lafta kalır.hayatı anlamaya çalıştıkça aklım karmakarışır...sensizlik mateminde hüzün,her şeyi unuturum güldükçe yüzün.
Söylediklerim aldığım hapların etkisi, kolay değil seni aslında bir kalemde silmesi. beynim kontrol dışı yakındır iflas etmesi, senle dolup taşan kalbimin sonu olur etkisi. dudaklarımdan anlamsız kelimeler dökülüverdi, ne yapayım liriklerim yorgun düştü pertti. bıraksaydım kalbim boşaltırdı içindeki nefretini, ama mantığım buna bile layık olmadığını farketti.
Anlamsız sözlerim hislerimi içine gizlerim, senli beni bıraktım buğulu gözlerim. senin için her defada hayata küstüm, sanki en önemli senmişsin gibi gözlerim kördü. beynimin halisilasyonları; bir çocuk gibi oynardım onları, hepsinde sen vardın, elini tutardım, bedenimi mutluluk sarardı. en doğru bendim, sende her şey yalandı. üzülürdüm; hislerim karardı, belki bundandır beynim yıprandı...

karanlık...


Kalbimde garip bir his. İhanetlerle dolu ümitsiz ve karanlık bir yol...
O yolda kaybolmaya yüz tutmuş genç ve küçük parmaklar. Gülen yüzümüzün ardında intihar etmeye hazır göz yaşları! Karanlık içinde küçücük bir ışığa doğru yürürken hissettiğimiz dikenler, boş kovanlar...
En fenasıda karanlıkta yüzü belli olmayan "insanlar".

24 Temmuz 2010 Cumartesi

~_?_~

yalan bu sözler. yalan gözlerinizde biriktirdiğiniz göz yaşı zorlasanızda akmaz...
kaybettinizde haber alamazsınız, saf çocuk rap'in sert sokaklarına daldı.gerçeği orda tattı.her şey sahici ve her şey apaçık meydandaydı. göremediğim yalanlarınızı müziğin ritmiyle beynimi uyandırdı.
kullandığım haplar beynimi hırpaladı.neredeyim ve kimim bilemez oldum.
eski alışkanlıklarım bilinç altımın yaptırımı. cümleler hep aynıyı tekrarladı. çünkü kelimelerim kısıtlıydı. göz yaşlarım fırtınayı başlattı. Nuh'un gemisi kalktı. yer azdı, yanıma kısıtlı kişiler aldım, bir elin beş parmağını geçmeyen.
geride kalanlar için buruk bir matem havası.
yaptıklarınızla hislerim nakavttı. zaten düşmesede gardım mantığım ringe havlu atardı.
sessiz gece her yer karardı. içimdeki ses sessizlik perdesini yırtıp attı.
duyamadınız...
samimiyetinizin noksanlığı kulaklarınıza yansımış olmalı.
bulunduğum yere varmanız için akrofobi'lerinizi yenmeniz gerekli. öncelikle gerçeği hissetmeli...kalplerinizden yalanları silmeli!
en çok zoruma giden; ben ağlarken hayatımda gereksiz yer kaplayan gülen gözlerdi.
aynaya bakmaya korkarak yaşamanız, ne kadar utanç verici saçma olaylara kafa yormanız.
yaptığım sanatı belkide aşağılarsınız. ama yinede yazmaya devam. başka türlü dindiremem içimdeki bu öfkeyi...
kalemim nefretini kusarken iğrenmeyin. ben iğrençliklerinize çok hazmettim.
size değmeyen küfürler etmeli, yada zaten değmezsiniz ya kalemi daha fazla kirletmemeli..!

23 Temmuz 2010 Cuma

bilinmezlik...

düşündümde hayat sanki hep bana ters gidiyomuş gibi. yaşantıma bakıyorum istediğim gibi değil mutlu değilim, nedenini bilemediğim saçma triplerdeyim. sonra daha derin düşündüm yoksa çok mu bencilim? aslında hiçde kötü değil hayatım iyide sayılabilir, galiba yetinemiyorum...
hepimizde var galiba bu hep daha fazlası isteği... ve yine karıştı düşüncelerim neden mutlu değilim? onlar mutluyken neden ben değilim? isyan etmeyi düşünürsün biran neden hep ben diye! sonra bir şeyler daha oluşur beyninde sade bir cevap; ne yaptımki ne istiyorum. peki onlar haketmişmiydiler mutluluğu? bir soru daha... herkes kendinden sorumludur der içinden birileri. sonra bir sürü soru çoğalır aklında, hepsinin ya başında ya sonunda hep aynı kelime "neden?". hiçte cevabı yoktur, sadece bir şeyler söylenir, kesin olmayan cümleler. hep bir bilinmezlik vardır. farkettimde hayatımızda nekadar önemliymiş "neden?" sorusu. belkide kesinliği olmadığı içindir, bir cevabı bulanamadığı için...

20 Temmuz 2010 Salı

oyun...

hayat bir oyundan ibaret, herkesin belli bir rolü var ve ona göre davranıyor. ben rol dışına çıkanlardanım yada çıkanlardandım. ben kendi hayat senaryomu kendim yazmaya çalıştım tabi olmadı açıkca söyleyeyim yoruldum ve uğraşmıyorum artık. insanoğlu işte yaptıklarına karşılık bekliyo bende yaptıklarımın karşılığını alamadığımı düşünüyorum. Tabi yaptıklarım ne kadar doğruydu, hakkım ne kadardı bilinmezlik içinde. onların istediğini yapıcam kuralınagöre oynıcam oyunu ama bilmedikleri tek şey aslında bu hayatın tek kuralı kural olmaması... yani çıkar peşinde herkes ve bilmiyorlarki ben çıkarımın peşine düşersem en çok zararı onlar görürür.anlamsız dimi sözler devrik cümlelerimin arkasına gizledim anlamlarını fark edememeniz normal.

neyse bakıcaz artık bundan sonra ne olucak...

bulanık...

hayatta bazen acayip şeyler olabiliyor ama bazen çok daha karmaşık şeylerde oluyor. insanlardan bazı inanılması güç şeyler duyabiliyosun, yaptıkları , hareketleri , söyledikleri kafanda bazı düşüncelere yol açıyor. sonra birden o düşünceye yöneliyosun aniden hiç yokken kafanda beliriyor birşeyler... kafama takılıyo bazen hiç aklında yokken değişik düşücelere kapılıyosun hep bölylemidir yoksa bilinçaltının o anki dışa vurumumu bütün bunlar...anlaşılması güç gerçek olan şu:

kafandaki düşüncelere dikkat et, karmaşanın hislerine hakim olmasına izin verme,birşeylere gebe kalmasın, yoksa hislerin piç olur..!

tabi diğer bir yanıda var eğer kendine güveniyorsan ve ben düşüncelerimi yetim bırakmam diyorsan, belkide devam etmelisin...

derin...

Hep saklamak zorundayız içimizdekileri, yanlış anlaşılmamak için. ve hiç bilmeyiz içimizdekinin yanlış mı doğrumu olduğunu. tek bir şey vardır içimizdeki karmaşada tek karmaşık olmayan "susmak!"

zamanı kollarız bazen, hepte geç kalırız ne kadar pusuya yatıp zamanını beklesekte... bazen hakim olamayıp dışa vururuz gerçekleri kimse farkına varmasın diye saçma kelimeler kurarız.öle bir noktaya gelirizki obsesif düşünceler hakim olur beynimize ve bazen şizofreniktir düşüncelerimiz neyi ne zaman düşündük bilmeyiz... kendimizden habersiz bilmediğimiz duygular yaratılmıştır içimizde, kanser gibi hissettirmeden büyür çıkmaza girince anlarız her şeyi..!